Kitap
Sayfa Sayısı	56
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi	01.2009
Boyut	16 x 16 cm
Tadımlık	<p>Gün Işığına</p> <p>I</p> <p>Peki üstümüzde pır pırlarken görelim<br /> Ya sökün etmediği günler serçelerin?</p> <p>Ah bundan mı bulunurdu eski evlerin</p> <p>Göz değen her yerinde bir yuvaları -</p> <p>Ölüm ki yakınımda dolanıyor çoktandır<br /> Her korktuğumda beni gözlerine sakla.<br /> Suyum ya ben de sana ıssız kırlarda</p> <p>Sonsuzluğa karış diye yıkanır yıkanırken.<br /> Her rüyadan uyanılır: Ama dokunmadığım<br /> Bir teli bile kalmadı yine saçlarının...</p> <p> </p> <p>II<br /> Aç gözelerimi gün yüzüne çıkar beni<br /> Meğer su doğduğumu yeniden anlayayım:</p> <p>Dünyamız yaşını bilemeyecek kadar eski</p> <p>Ama göz değmemiş daha çok yeri var:<br /> Öyle yüzün yüzüme düşmüş gidiyoruz</p> <p>Kuş ormanları. Onlar da karışmış içimize.</p> <p> </p> <p>Her şeyde dirimin yalnızca onun cıvıltıları<br /> Kuşların gözüyle görüyoruz bir zaman da.</p> <p>Duru bir varoluşun ilk gizi mi öğrendiğimiz:</p> <p>Gün ışığından gözlerini hiç çekmemeli...<br /> III</p> <p>Hiç görmediğim bir rüya olsun yüzün</p> <p>Gündüz ve gece. Dünya ve gök. Birdenbire.</p> <p> </p> <p>Aşk çıkagelince hepsi karışırmış meğer<br /> İnsan bunun için bir yere sığamazmış.</p> <p>Öyle çoktan beri:Sonsuzluğun açık kapısı</p> <p>Gözlerimi kısmadan bakamadım ki hiç:</p> <p>Gündüz düşmediğin bir şey kalmıyor:</p> <p>Rüzgâr nereden inerse insin hep ıtırlarla.</p> <p>Ah gece de yalnız yapamıyor. Üşümesi</p> <p>Geçecekse ancak sen doğduktan sonra.<br /> IV</p> <p>Bulutların gizlediği ay mı seslenen:</p> <p>“Kaldır duvağımı gecenin kucağına sal beni</p> <p>Sal ki her yere sokulayım: Ürkmeyen mi</p> <p>Kalır karanlığın sessiz çığlıklarından?<br /> Bir martılar bir ben işte ışıl ışıl gezinerek</p> <p>Anlatırız: Gecedir aslında en ılık dünya</p> <p> </p> <p>Açılır açılır gider... Bir kıyı aranırken<br /> - Yorulmuşuz artık - ta uzaktan bir tekne<br /> Alır gözlerimizi. Yeni çiçeklerini</p> <p>Dağıtsın diye güzelim sabah. Uyanırız ki -”<br /> V</p> <p> </p> <p>“Gece birazcık da benim. Yeniden yeniden<br /> Doğarım dünyamıza hiç bıkıp usanmadan.<br /> Ki öyle doğmuşum ilkinde de: Rüzgâr annem</p> <p>O saatlerde boyuna ağaçları okşuyormuş.<br /> Bütün pencereleri açıkmış belki de şehrin</p> <p>- Yoksa kim uykusuna öyle sinebilirmiş de? -<br /> Doludizgin bir ay ışığıymış her yer... Gözlerinden</p> <p>Yalnız o geçmiş adım olsun diye: Fısıldamış...<br /> Evvel zaman içinde... Evvel zaman içimde:</p> <p>Doğamı nasıl bir yana bırakırım ki ben”<br /> VI<br /> Erken sabah hem çok ırak hem çok yakın</p> <p>Uykulu denizi dinledikti ya uzun bir süre<br /> Ah istesek bile içimizden geçemez ki</p> <p>Bundan sonra hiçbir kötücül duygu. Çünkü<br /> Böyledir doğamızın güzel bir yasası da:</p> <p>Aynı kaynaktan su içmişseniz bir kez -<br /> Hep aynı sırada uçuşur dağların moru</p> <p>Hep aynı sırada görünür aşina kuşlar.<br /> Yedi mavi birden düşer ayrı ayrı göklere<br /> Gün ışığı birden çalar ayrı ayrı kapıları.</p>