Aşk Tahtı / 1976-1982 Toplu Şiirler II
- Stok Durumu: Stokta var
- Ürün Kodu:: 712-9789750801532
- YAZAR ADI: 712-978-975-08-0153-9
Şiirimizin büyük ustalarından İlhan Berk'in Toplu Şiirleri (Eşik, Aşk Tahtı, Akşama Doğru) üç cilt halinde Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı. Yapı Kredi Yayınları İlhan Berk'in, 1994'ten başlayarak İnferno, Kanatlı At, Logos, Asılı Eros, El Yazılarına Vuruyor Güneş, Uzun Bir Adam, Poetika, Kült Kitap isimli şiir üstüne yazılar, çeviri şiirler, biyografik denemeler, günlük ve defterlerini -kısacası, şiirleri dışında tüm eserlerini- kitaplaştırmıştı. Toplu Şiirlerin de yayımlanmasıyla İlhan Berk 'Bütün Eserlerine Doğru' büyük bir adım daha atılmış oldu. 1918 Manisa doğumlu İlhan Berk'in 1947'de yayımlanan İstanbul kitabı ile başlayan Toplu Şiirler bugüne dek yayımladığı 18 şiir kitabını bir araya getiriyor. Galata ve Pera kitapları ise, şairin isteği doğrultusunda, önümüzdeki aylarda ayrı bir ciltte bir araya gelecek. Toplu Şiirlerin birinci cildi olan Eşik 1947-1975 yılları arasında yayımladığı onbir kitabını kapsıyor. İkinci cilt Aşk Tahtı ise şairin 1976-1982 arasında yayımladığı oldukça hacimli Atlas, Kül ve Deniz Eskisi'ni bir araya getiriyor. (Şimdilik) Son cilt Akşama Doğru'da ise şairin 1984-1996 arasında yayımlanan, kısa şiirlerinin ağırlıkta olduğu sondönem kitaplarını kapsıyor: Delta ve Çocuk, Güzel Irmak, Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum ve Avluya Düşen Gölge. Necatigil'e göre, "şairimizin uç beyi", "korkunç çocuğu" o. Yazamak denen cehennemin gönüllü çalışkanı... Yeni binyıl girerken şiirin bizzat kendisine dönüşmüş İlhan Berk'ten büyük hediye... Hem şiirseverlere, hem Türk diline...
Kitap | |
Sayfa Sayısı | 440 |
Kitap Özellikleri | |
Basım Tarihi | 09.1999 |
Boyut | 13.5 x 21 cm |
Tadımlık | <p>yerküre</p> <p>İSTANBUL, I</p> <p>HALİÇ</p> <p>Ve Haliç çocuk dişleri gibi dedim. Gülünce</p> <p>Çıkan. Esmer. Esmer uyanması gibi vücudumun<br /> Bir yerinin (bir deniz müzesinde iki foklu bir pelikanlı</p> <p>ve korkunç hüzünler taşıyan<br /> ve Eylül yüzlü).</p> <p>Eylül bir çocuğun elinden tutmak gibi Fener’de<br /> (ki bir Ortodoks kilisesine devam ediyordur<br /> lacivert elbiseler giyer ve sarı düğmeleri sallanır rüzgârda</p> <p>ve yeni yeni ağarıyordur vakit ve çok eski bir kazı<br /> ki bir virgül gibi düşüyordur başaşağı</p> <p>Balat’a).<br /> Hava düştü Kâğıthane’de diyorum sonra da<br /> Ve Eyüp’e bakıyorum. Eyüp’te su suya benziyor<br /> Bir ev bir eve. Bir yaprak bir yaprağa.<br /> Ve incecik çiziyor geceyi bir kâğıt bir ağaç.<br /> Ve eski yeşil denilen bir yeşil.<br /> Ve bir su çarkı<br /> (Yavaş yavaş dönen. Bir atın çektiği<br /> Gözleri bağlı. Sefil).</p> <p>Köprünün demirlerine yaslanıp bakıyorum sonra yirmi altı<br /> yaşımla<br /> Arkamda asker elbisesi. Bıyıklı. Uzun yüzüm.</p> <p>Bir dağ istiridyesi gibi de sarı<br /> Belli bir kızı seviyorum hep geceleri çıkıyor.</p> <p>Bir balık geçiyor. Ben balığı yazıyorum. Balığı ve</p> <p>Ben ki ne zaman doğduğumu bir köşeye yazmamışımdır<br /> Ve hep kendimi götürmüşümdür gittiğim her yere</p> <p>Ve bir sıkıntıyı alt katlarda oturan</p> <p>Ve hiç çıkmayan.<br /> Düşüyor Haliç. Felçli bir yüz gibi<br /> Kanında demiryolu işaretleri, çapariler, haçlar<br /> Ve iki küskün incir.</p> <p>Eğilip damarlarını sayıyorum. Çekiyorum derisini<br /> Ve ürkünç yalnızlığını. Bırakılmışlığını belki de.</p> <p>Vuruyorum sonra ayağımla. İter gibi bir cesedi. Soğuk.<br /> Ve şafak ıslaklığında.</p> <p>Ve bir adamın kollarını. Bakır bir heykeli<br /> Memelerini. Atları. Bir tahtayı. Yavaş</p> <p>Yavaş sürüdüğün. Ve Aynalıkavak’a çıkıyor şimdi.</p> <p>Ve iniyorum bir vadiyi. Belki bir ölümü<br /> Evsiz, penceresiz ve dağınık bulan beni.</p> <p>Ey hurda su! Kirleniyorum. Kirleniyorum. Bir sütçüden<br /> Sütler içiyorum çok ihtiyar bir sütçüden</p> <p>Üç padişah görmüş ve hâlâ topallayarak yürür<br /> Topallayarak gelmiş gibi</p> <p>Dünyaya<br /> Ve ölüme.<br /> Canım bol sular içmek istiyor bol alkol<br /> Cibali’de sarı bir çocuğun elinden.<br /> Bir patrikhane kapıcısıyla konuşmak sonra<br /> Dünyanın öbür ucundan mektuplar alan<br /> Dünyanın öbür ucundaki bir kadını seven<br /> Ve yalnız anahtarlarıyla yaşayan.</p> <p>Sonra eski kitapları, eski tarihleri karıştırmak<br /> Suyun en eski tarihini bulmak<br /> Ve bazı çiçekleri<br /> (ki daha ilk duyuyorsundur adını<br /> duyar gibi bir yıkıntıyı).<br /> Eski bir urba gibi kent. Eski bir urba gibi giyiyorum kenti<br /> Bir kadırgayı. Türlü seslerdeki bir saati<br /> Sütlüce’yi. Sütlüce’deki bir avluyu.<br /> Eski takvime göre ok atanları. Nişan taşlarını<br /> Ve bir yağmuru yeraltlarını dolaşan. Yinimin<br /> Atlasında gidip gelen</p> <p>Ve kalan.<br /> Sen ey benim git dediğim gök! Ve ey yalnız su!<br /> Duyuyorum işte umurunu, kaslarını, yanak kemiklerini</p> <p>Ve cesedini (eski bir gemi leşi ağırlığında<br /> ve mavi damarları atar hâlâ: Bir hızarın kestiği<br /> ve ne ölüme benzer<br /> ne de dirime ve).<br /> Düşüşünü sonra<br /> Bir deniz askeri kılığında dolaşışını<br /> Ve çekilişini. Çok uzun.</p> <p>Uzuyor su. Kasımpaşa’da bir balıkçının tablası.<br /> Nişancı Ahmet Paşa çeşmesi. Çarklı bir Şirket-i Hayriye<br /> vapuru<br /> Ki yalnız Fener’e, Kasımpaşa’ya, Eyüp’e uğrar ve elli hissesini<br /> Valide Sultan almıştır.<br /> Ve hamalları Karahisarlıdır. Sudadır sonra hep gözleri<br /> Ve elleri.</p> <p>Ve dümeni on beş derece meyillidir<br /> Onun için yelkovan kuşlarının karınlarını görürsün<br /> Bir kız sabahları eğik oturur onun için<br /> Ve çillidir nedense.</p> <p>Kanatlarını açtı açacak bir sülün. Ve bir yeri yüzümün<br /> Çok sarı çok uzun. Uzun yolculuklar düşündüğümden</p> <p>Ve incecik kemiği bir şiirin</p> <p>Bir deniz kıyısında.</p> |
Tekrar Baskı | 8. Baskı / 04.2023 |