Warning: SessionHandler::read(): open(/var/cpanel/php/sessions/ea-php73/sess_utr9mijmaruu1kr9l6hsceeku0, O_RDWR) failed: No such file or directory (2) in /home/gurupmarket/domains/gurupmarket.com/public_html/system/library/session/native.php on line 17
Bütün Yort Savul'lar! 1954-1997 - 728-9789753632782
Kategoriler
Alışveriş Sepetiniz

 Açılışa özel sepette  %33 indirim!

Bütün Yort Savul'lar! 1954-1997

Bütün Yort Savul'lar! 1954-1997
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
150,00TL
Vergiler Hariç: 150,00TL
  • Stok Durumu: Stokta var
  • Ürün Kodu:: 728-9789753632782
  • YAZAR ADI: 728-978-975-363-278-9

Kınar Hanımın Denizleri'nden Son Şiirler'e Dek Bütün Yort Savul'lar!

Cumhuriyet şiirinin 'etikçi' şairi Ece Ayhan'ın Bütün Yort Savul'lar!ının genişletilmiş ikinci baskısı Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı.

Bütün Yort Savullar!'ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler'i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor.

"Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle "ayrılmış" bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine.

Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (...)" Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür...

"Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" diye sormuştu bir zaman ... Bulur muyuz bunu bilmem!..

Kitap
Sayfa Sayısı264
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi01.1994
Boyut13.5 x 21 cm
Tadımlık<p>BEL KANTO</p> <p>Gül gibi çocukları<br /> gelmemiş sabahtan okula<br /> bütün o külüstür karıları<br /> çamaşır sermemiş bahçelere<br /> ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda<br /> üç recep salılarda bir ikinci meşrutiyet</p> <p>böğürtlen lekeli bir güvercin<br /> uçururlarken görürseniz<br /> galata’dan<br /> leğen denizlere doğru.</p> <p>1956</p> <p>BEYAZ RUS KADIN</p> <p>Üç masa ötede bafra içen bir tanrı<br /> bacak bacak üstüne atmış<br /> penceresinde bir şehir şehirde bir sokak<br /> Sokakta bir beyaz rus kadın<br /> iskemleler arkasından koşar<br /> beyaz rus kadın kaçar<br /> Bir tiren şimdiler<br /> bankadaki işini bitirmiş pantolonunu giymekte<br /> sen bir devsin ne diye bu evde oturursun<br /> ne diyeee<br /> bozdurup bozdurup kullanırsın<br /> Ne diye elişinden bir tanrıyı<br /> Sigara içen parmaklarıyla<br /> seninki hâlâ penceresinde<br /> beyaz rus kadın kaçar.</p> <p>1955</p> <p>VEDHA’LARDAN BİRİNDE</p> <p>I-Kumarcı Musa</p> <p>Vedha’lardan birinde Musa kumar oynuyor<br /> Peygamberlik bir meslek oldu<br /> Bozuk radyo ne demişti ağustosta<br /> (Ben karımın fotoğrafını isterim sizden)<br /> Dördüncü duvarda ben bulunuyordum</p> <p>Vedha’lardan birinde bir küçük tanrı<br /> Küçük işler için<br /> (Ben görmemiş olayım)<br /> Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim<br /> Burada sakal uzatıp<br /> Taranmış saçlarıyla<br /> (Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz)<br /> Hangi rejim için<br /> (O kadar çabuk değişiyorlar ki)<br /> Birinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz<br /> Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz<br /> (Vedha sana ne dedi)<br /> (Dedi ki)<br /> II- Amatörler ve Profesyoneller</p> <p>(Kaçıncı Vedha’da vardı bu)<br /> Bir ay vardı<br /> Ay çıkınca gitmeliydim oysa<br /> Gidin unutun diyorlardı<br /> Vrangel’in orduları bile unutuldu masaların başında</p> <p>Viski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor<br /> Sokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum<br /> (Numarasını bilmediğim Vedha’lardan birinde)<br /> Artık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular<br /> Çok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum<br /> Bunlar da bizim Vedha’larımız<br /> Vedha belki hiç doğmamıştı<br /> Ne denebilir belki hiç doğmamıştı<br /> III- Got’lar ve Genç Vedha</p> <p>Bir Got sürüsü için<br /> Genç Vedha anlamsız bir Vedha’ydı<br /> Vizigot Kralı Alerik — takma adıyla — Ayıların ayısı tütün sarar<br /> (Çağının en kötü tütün saran kralı)</p> <p>Ben sakal bırakmıştım göze batmıyor<br /> Gel benim korkum gel çok korkmak istiyorum<br /> Vedha! Seni sevmeye başladığımız zaman öldün<br /> Ne denebilir seni sevmeye başladığımız zaman öldün</p> <p>IV- Duba’dan Laternacı</p> <p>Hiç bakmasa bu kadar dikkatli<br /> Laternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı<br /> Çaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi</p> <p>Adamlar geldi denizden ölmüş<br /> Kimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan<br /> İşe yaramayanların felsefesi bunlar<br /> Bir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini<br /> (Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada)</p> <p>V- Ayşe Dolley’in Bulunmadığı Bölge</p> <p>Kim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar<br /> Başlangıçta dinleniyorlardı<br /> Sonraları hiç yorulmadılar<br /> (Vedha çok gençti)</p> <p>Deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar<br /> Bir takım unutulmuş yüzler gibi<br /> Sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar</p> <p>Artık onları ben bile tanımıyorum<br /> Romanyalı pembe gözlü şeytan<br /> —Yahudi soyundandır biraz—<br /> Harita bilmeyen bir Vedha’yı<br /> Bir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu<br /> Eski takvimleri seve seve kullanır</p> <p>Ben ikinci gözümü bir kurşunla değiştim<br /> Ne denebilir benim gözüm maviydi<br /> VI- Vedha Vedha Vedha</p> <p>Denizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk<br /> İnançlarını nerede bırakmıştın sen<br /> Aradığın şehirleri taşıdı trenler<br /> Pabucumun bir teki ırmağa düşmüştü<br /> Göğün ta kendisi o zaman geldi<br /> Gel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedha’m gitmiş)<br /> Vedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki).</p> <p>1955</p> <p>SENTEZ</p> <p>Şu taşbasması<br /> İşkence Usülleri kitabı<br /> Nerede basma iş<br /> Babil’de<br /> Babil’de bir çocuk demek<br /> Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş<br /> Ama biz bu değiliz ki<br /> Daha ilk sayfalarda<br /> Karşımıza çıkıveriyor<br /> Başkasının gözleri<br /> Başkasının ağızları dudakları<br /> Babil’de basılmış<br /> Birer birer açılan<br /> Hayatımıza.</p> <p>1954</p> <p>ANAHTARLAR</p> <p>Çünkü kapıları<br /> Götürüyorlar (öyle yanlış ki)<br /> Cam kırıkları üzerinde<br /> Üzerinde mi üzerinde üzerinde<br /> Gülüyor ve<br /> Gülen artık çingene değildir<br /> Değil mi değil değil<br /> Bilmem şu uzakta odaların<br /> Pancurlarını açmışlar<br /> Açmışlar mı açmışlar açmışlar<br /> Denize karşı<br /> (deniz yoktur ya)<br /> İçerdekiler içerlerde<br /> Dışardakiler dışarlarda kalmışlar<br /> Kalmışlar mı kalmışlar kalmışlar<br /> Anahtarları çalan bir çingenedir<br /> Bir çingene mi bir çingene bir çingene.</p> <p>1954<br /> İSKAMBİL</p> <p>Senin yıldızın<br /> toprağın altında kalmış<br /> yirmi yaşında basamakları<br /> alfabe gibi sayıyorsun</p> <p>Senin geride bıraktığın<br /> ölünmüş bir hayat<br /> kuzey ormanlarında<br /> vebalı bir kadın gömdük<br /> (hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!)</p> <p>Senin niçin dua ettiğini<br /> unuttuğun gibi sonradan<br /> bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor<br /> üçlü bir iskambil oyununda mesele<br /> ama şimdi<br /> adam öldü.</p> <p>1954</p>
Tekrar Baskı18. Baskı / 11.2022
Yorum Yap
Not: HTML'e dönüştürülmez!
Kötü İyi
Bu site, +360® - Gelişmiş E-ticaret Paketleri ile hazırlanmıştır.