Kategoriler
Alışveriş Sepetiniz

 Açılışa özel sepette  %33 indirim!

Dünyanın İşaretleri

Dünyanın İşaretleri
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
4,63TL
Vergiler Hariç: 4,63TL
  • Stok Durumu: Stokta var
  • Ürün Kodu:: 747-9789750800948
  • YAZAR ADI: 747-975-08-0094-X

"1915 Hannover doğumlu Krolow, bugün, Alman dilinin yaşayan en büyük şairi." Tırnak içindeki bu cümleyi kitabı yayına hazırlarken böyle kullanmıştık. Kitabın matbaada olduğu sıralarda Krolow'un 21 Haziran 1999 pazartesi günü öldüğünü öğrendik. İlk şiirini 1940 yılında yayımlayan ve altmış yıldan bu yana sayısız yapıta imzasını atan Karl Krolow Dünyanın İşaretleri ile ilk kez kitaplaşıyor Türkçede. Felsefe, romanistik, germanistik ve sanat tarihi okuyan Krolow 1972'de Alman Dili ve Edebiyatı Akadenisi'nin başkanı oldu. İspanyol ve Fransız şiirinden çeviriler de yapan Krolow'un şiir çizgisi kabacı dört döneme ayrılabilir: Başlangıçta Leorke ve Lehmann'ın öğrencisi olarak sadece pastoral-metafizik şiirler yazan Krolow daha sonraları aşk ve ironi dolu zaman şiirleri, sonra uyaksız, deneysel şiirler ve seksenlerin başından itibaren de günlük izlenimlerini aktardığı kültürel-eleştirel şiirler... Şiirinin yanında düzyazı, deneme ve çevirileri ile de Alman edebiyatının bu çok önemli siması Korlow bugün 83 yaşında, geçtiğimiz ay, uzun yıllardır yaşadığı Darmstadt'ta öldü. Dünyanın İşaretleri'nde Krolow'un 1945-1973 yılları arasında yazdığı şiirlerinden bir seçme yer alıyor. Krolow ilk kez Türkçede kitaplaşırken seçilen şiirlerinin Almancalarını da Türkçeleriyle parelel olarak yayımlamayı uygun bulduk. Dünyanın İşaretleri'ni, Türkçeye daha önce de Alman dilinden Hermann Hesse, Erich Fried, Gottfried Benn'den şiir çevirileri yapan Hilmi Tezgör çevirdi.

Kitap
Sayfa Sayısı98
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi07.1999
Boyut13.5 x 21 cm
Tadımlık<p>TERKEDİLMİŞ KIYI</p> <p>İyi bakılırsa eğer<br /> her şey karaya oturmuş.<br /> Petronius<br /> Yelkenliler ve gülüşler,<br /> sakalda altın gibi duran,<br /> geçip gittiler, ağızdaki<br /> pis bir nefes gibi,</p> <p>kireci toza döndüren<br /> bir gölge gibi duvardaki.<br /> Dağılmaksızın kalır keder,<br /> siyah baldan yapılma,</p> <p>ışığa asılı, güzel kokusuyla,<br /> kuş pisliği gibi nemli<br /> ve sıcak tuğla basamaklara<br /> yüklü kolay ölüm olarak.</p> <p>Fal açan gemiciler<br /> yalnızlar kendi içlerinde.<br /> Tütün sızıyor aralık<br /> gözkapaklarından içeriye.</p> <p>Mavi perde geceye<br /> fırlattıkları bıçaklar<br /> çentikler açıyor sonsuzluğun<br /> uyanık kalan sert rüzgârında.</p> <p>J. S. İÇİN ŞİİR</p> <p>Aralık peronunda, ilk saatte gece yarısından sonra<br /> resmin buz kesmiş,<br /> açık renkli palton, saçını örten eşarbın ve<br /> vedada parıldayan bir yüzle!</p> <p>Keşfediyorum yine seni ayrılık anında,<br /> şefkat öncesi karanlık ve mutluluk özlemi,<br /> kışın dondurucu havasında<br /> sevgiden ötürü kısılmış bir sesle.</p> <p>Keşfediyorum yine seni: varsın şimdi<br /> benimle gitmek için bir başka:<br /> adama, yakaları kalkık paltosuyla,<br /> uzağa gidecek trenin penceresini indirip el sallayan.</p> <p>Sen kalıyorsun geride, gri rüzgârın akıntısında,<br /> geride, kucaklayış, öpüş ve teninin kokusuyla.<br /> Karlı gecenin siyah-beyaz satranç tahtası<br /> duruyor yüzünde; ve biliyorum<br /> sende bana ait hiçbir şeyin olmadığını.</p> <p>SES</p> <p>Onun sesinin ardından gitti.<br /> Akşam yükseldi su gibi<br /> ve boğdu gözlerini.<br /> Yine de gitti onun sesinin ardından.<br /> Gece bir keten kuşunun derisi kadar hafifti.<br /> Tarttı onu elinin ayasında<br /> ve sesinin ardından gitti.<br /> Ölü tüyler altında gömülü olduğunu<br /> öğrendiğinde en sonunda,<br /> konuştu parmakları<br /> onunla bir kez daha<br /> ve yarattı ötücü kuş yankısını<br /> bir süre onu hatırlamak için,<br /> kara çalıların üzerinden<br /> geçen bir hayal gibi.</p> <p>SOHBET</p> <p>Başparmakla işaret parmağı arasında<br /> tutuyorlar su bardaklarını sessizce.<br /> Ara sıra<br /> götürüyorlar ağızlarına,<br /> sönerken sigaralarının<br /> küçük ateşleri.<br /> Söylenecek çok şeyleri var.<br /> Masanın altındaki bacakların hareketleri<br /> rahatsız bu yüzden.<br /> Sinirle eşeliyorlar<br /> ayakkabıyla yerleri.<br /> Fakat masanın üstünde<br /> bozulmuyor terbiye ve sessizlik.<br /> İyi beceriyorlar<br /> su bardaklarını<br /> bir süre sonra havada<br /> asılı bırakmayı.</p> <p>Bu arada cümleler kuruyorlar,<br /> yalnızca kalbin derinliklerinde<br /> anlaşılabilir olan.</p> <p>SICAK BİR GÜN</p> <p>Nehirde kucaklaşıyor yansımaları<br /> sevgililerin.<br /> Gecenin omuzları<br /> nemli süsen yapraklarından.<br /> Denir ki: sıcak bir gün.<br /> Ya da: rüzgâr kokusunun peşinde<br /> lavanta çiçeklerinin<br /> kadının peşinde bir erkek gibi.<br /> Biri tutuyor sol elini<br /> gözlerin önüne.<br /> Öğle sonrası kefil<br /> dünyanın dengesine.<br /> Akşamları açılıyor<br /> genç kızların bluzları<br /> kendiliğinden.</p> <p>BUGÜN HÂLÂ</p> <p>Bugün gönül rahatlığıyla<br /> gönderebilirim seni uykuya,<br /> bir süre daha<br /> Ay’ı seyrederken ben<br /> caddede birkaç adamla.<br /> Fırtına yaklaştığı için<br /> yavaşça değişecek o<br /> gözlerimizin önünde.</p> <p>Duymazdan gelebilseydim keşke<br /> uzaklarda<br /> ilk ölüler için<br /> kapışan köpekleri!<br /> Havlamaları şimdiden kısık ve metalik,<br /> seslerimizin aynen olacağı gibi,<br /> yarın,<br /> güneşte yanmış yüzler<br /> pencerelerden sarkarken<br /> ve suyun mavi heceleri<br /> kırmızı harflere bölünürken.</p> <p>BİR AŞKIN BAŞLANGICI</p> <p>Önce gözbebekleri,<br /> atropinle büyütülmüş gibi.</p> <p>Kim düşer mavi kuyuya?<br /> Kim örter gökyüzünü?<br /> Kim söz eder bir diğerinin<br /> yıkamadığı elden?</p> <p>Sonra yakınlığı<br /> dişlerin ve dilin.<br /> Kehanette bulunmak kolaydır.<br /> Hiçbir kuş arada<br /> “Guguk” demez.</p> <p>Gelen, düşünceden yoksundur.<br /> Kim örter üstünü düşlerin?<br /> Kim yazar küçük yazıyla:<br /> Karadır omuzları gecenin.</p> <p>Uzun bir süredir<br /> Derin uyumamıştım bu kadar.<br /> Zamanla öğrenilir yeniden:<br /> Kurur kuyular.</p> <p>BEYAZ</p> <p>Beyaz. Parça parça bir masaörtüsü.<br /> Sallıyor onu birisi: Beyaz eli<br /> doğu rüzgârının.<br /> Kar yağdığını söylüyor biri.<br /> Parça parça hava<br /> yavaştan<br /> açıyor gözlerini soğuğa.</p> <p>Kar güzeldir yazmak için.<br /> Beyaz bir mektup boyunca<br /> söz dinliyor zaman ve<br /> elma ve buz gibi kokuyor<br /> eriyene değin.</p> <p>BİR ŞEY BİTİYOR</p> <p>Koy bir masal kitabını<br /> dizlerinin üstüne.</p> <p>Neydi<br /> su içinde bir atlı koşudan başka?<br /> Kısadır gezi<br /> mezardan mezara.</p> <p>Geçmiş<br /> bir peyzaj olarak kalır<br /> çabucak uzaklaşan<br /> kadınlarla.</p> <p>Son gelir<br /> kimsenin artık<br /> görmek istemediği<br /> resimleri karıştırırken.</p> <p>MAYIS</p> <p>Fizyolojik zaman.</p> <p>Herkes<br /> başka bir ağız<br /> ve yeni parmaklar edinir.</p> <p>Bir vücut bir vatandır.</p> <p>Aşk dakikaları<br /> doğayı tasvir etmenin:<br /> yavru hayvanlar, otluklar ve<br /> şeffaf giyinmiş kızlar.</p> <p>Bir yüzün renkli sınırı.</p> <p>Esperantosu<br /> kuşların ziyaret ettiği havanın.</p> <p>Atasözleri doğrulanır.</p> <p>Serinliği hatırlayış:<br /> bir demet beyaz kâğıt.</p> <p>RENKLER</p> <p>Uyurgezer renkler.</p> <p>Yanak kırmızısı<br /> hatırlıyor tuğla kırmızısını.</p> <p>Bir ışık huzmesi<br /> egzotik tasviri oluyor<br /> ânın.</p> <p>Ufuk mavisinin gizli aşkı<br /> bir kızın damar rengine.</p> <p>Yalnız bir adam<br /> ayaklarının yanına<br /> çiziktiriyor kendi gölgesini.</p> <p>Her sarı biliyor<br /> bir limonun hikâyesini.</p>
Yorum Yap
Not: HTML'e dönüştürülmez!
Kötü İyi
Bu site, +360® - Gelişmiş E-ticaret Paketleri ile hazırlanmıştır.