Warning: SessionHandler::read(): open(/var/cpanel/php/sessions/ea-php73/sess_mq2a6kkvc6flt4njqf8qvd7s24, O_RDWR) failed: No such file or directory (2) in /home/gurupmarket/domains/gurupmarket.com/public_html/system/library/session/native.php on line 17
Düzyazılar I - 204-9789750810695
Kategoriler
Alışveriş Sepetiniz

 Açılışa özel sepette  %33 indirim!

Düzyazılar I

Düzyazılar I
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
220,00TL
Vergiler Hariç: 220,00TL
  • Stok Durumu: Stokta var
  • Ürün Kodu:: 204-9789750810695
  • YAZAR ADI: 204-978-975-08-1069-4

Düzyazılar 1 adıyla yayımladığımız bu ciltte, Necatigil'in Tanzimat, Servetifünun, Fecriati dönemleri; Milli Edebiyat akımı ve Cumhuriyet dönemi şair ve edbiyatçılarını değerlendirişi ve Beş Hecceciler, Garipçiler (Birinci Yeni), İkinci Yeni, 1960 kuşağı şairleri üzerine görüşleriyle başlayan edebiyat yolculuğumuz; çeviri sorunlarına ilişkin söyledikleriyle giderek dünya edebiyatı ve edebiyatçılarına dek uzanıyor.Dizinin ikinci cildini oluşturan Düzyazılar 2'de Necatigil'le çeşitli dergilerde yapılmış söyleşiler ve şairin değişik zamanlarda değişik yerlerde verdiği konferanslar yer alıyor.Kitabın "Konuşmalar" bölümünde Necatigil şiirinin evrimini ve radyo oyunu yazarlığındaki şiirle olan ilişkisini izliyoruz. "Konferanslar" ise Necatigil'in, Yeni Şiir, Bugünkü Türk Şiiri, Günümüz Edebiyatı, Hikaye ve Romancılığımız, 2. Dünya Savaşı'ndan Günümüze Türk Edebiyatındaki Gelişmeler, Okul Kitapları, Türkiye'de Günümüz Alman Edebiyatı ve Balkan Ülkeleri Edebiyatlarından Türkçeye çevrilmiş örnekler üzerindeki düşüncelerini ve çalışmalarını aktarıyor. Behçet Necatigil'in "Bütün Yapıtları" dizisinin ikinci cildini oluşturan Düzyazılar 2'de Necatigil'le çeşitli dergilerde yapılmış söyleşiler ve şairin değişik zamanlarda değişik yerlerde verdiği konferansları yer alıyor.

Kitap
Sayfa Sayısı344
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi01.1999
Boyut13.5 x 21 cm
Tadımlık<p>Ziya Osman Saba</p> <p>Çağın hızlı, hırçın temposu içinde, bizi bize bırakmayan sert dönemeçlerin tedirginliği içinde, orada, gerilerde bizim telâş ve korkularımıza gülümseyen yüzler var: Eski şairler. Sağa sola itilen, fırlatılan, kendilerini çarklara kaptıran, fakat soylu ve kutsal saatlerde yazgılarda değişmeyecek olanı bilen, söyleyen ya da söylemeyen, fakat bilen yüzler de var: Yeni şairler. Ziya Osman Saba, tutarlılığını burada buldu: Eskilerden geleni, yarınlara güven ve inançla aktaran, değişken toplum koşul ve ortamları içinde kişioğlunun değişmeyecek tekil yalnızlığını, nâçarlığını göstermekte buldu. Yakın bitkiler, esnek ağaç dalları fırtınalarda birbirine karışır. Çıkan sesler sadece rüzgâr uğultuları mıdır; dalların, yaprakların içli iniltileri de yok mudur bu seslerde; kesin olarak bilemeyiz. Topluluklarda karşılıklı güçleniyor, eh ne de olsa, kişisel kaygılarımızı bir süre az çok unutuyoruz. Lâkin beraberlikler ne kadar sürer ve ansızın içimizi dolduran yalnızlık duygusuna nedir bizi çeken? En yakınlarımıza bile, ancak bir yere kadar açılabileceğimiz mi; bir yerde artık her şeye tek başımıza katlanabileceğimiz mi? Beni Ziya Osman’a, bir madde ve mânâ olarak hep insanın bu kaçırılan tarafı yaklaştırdı. Sanatta içtenliğin bir erdem olduğunu ben bir onda gördüm. Eserine katıksız bir saygıyla bağlı oluşu, yazdıklarını süslemekten onu alıkoyuyor, bu gösterişsiz haliyle belki çarpıcı olamıyor, yalnız şiirin ölmezlik suyunu, ana pınarı bulmuşların iç rahatlığıyla, kâğıtlara durulmuş, arınmış yaşantılarını sessizce aktarıyordu. Alttan alta o mısralara uzak, yaslı bir türkü ürperişi veren neydi? Birçok değerlendirmelerde, mutlu çocukluğuna aşırı bir özlem yüzünden mutsuz bir şair olarak gösterildi. Mutsuzluğu, ölüme bir kurtuluş gibi bakması; çocukluğuna o aydınlıkları serpen yakınlarına şimdi uzak kalmış olmanın üzüntüsünden mi doğuyordu sadece? Bir sanatçının tutku, korku ve saplantılarının gerçek nedenleri; dönem dönem hayatının ayrıntıları iyice bilinmedikçe, elde güvenilir monografiler olmadıkça açık seçik anlaşılamayacaktır. Sanatçıyı yakından tanıyanların biraz biraz değindikleri, çok kere bir vefa duygusuyla sergilemekten çekindikleri çapraşık bir hayat yapısını, ne çare, ancak dolaylı yansımalar oranında, kalan eserdeki ipuçlarından çıkarmak gerek. Ziya Osman bütün içtenliğine rağmen, iç dünyasının büyük bir bölüğünü, asıl tasarılarını bir yerde kaçırdı şiirlerinden; oysa ona ahretle, ölümle, Tanrı’yla beslenmiş o temiz şiirleri sanatı değil, hayatı yazdırmıştı. Fakat haklıydı, çünkü bazı şeylerin yalın, fakat karanlıkta kalması gerekiyor. Ne zaman bir şiir yazmaya kalksam önümde hep Ziya Osman Saba. İnsanın bir kaderi gibi, bir ya da ancak birkaç şairi olmalı. (Varlık, 687, 1 Şubat 1967)</p>
Tekrar Baskı4. Baskı / 03.2022
Yorum Yap
Not: HTML'e dönüştürülmez!
Kötü İyi
Bu site, +360® - Gelişmiş E-ticaret Paketleri ile hazırlanmıştır.