Louisa May Alcott’ın 1868’de yayımlanan ölümsüz yapıtı Küçük Kadınlar’ın kuşaklar boyu her yaştan okuru büyülemesinde, aile hayatını idealleştirmesinin ve her çağda geçerliliğini koruyan evrensel temaları kucaklamasının rolü vardır kuşkusuz. Sevgi, dayanışma, ölüm, savaş ve barış, insanın kendi idealleriyle ailesine ve topluma karşı sorumluluğu arasındaki çatışma romanın başlıca temalarını oluşturur. Erkek çocuğu gibi davranan yazar adayı Jo, güzel kıyafetlerin ve zenginliğin özlemini duyan Meg, narin ve kırılgan Beth, şımarık ve romantik Amy’den oluşan March kardeşler, Amerikan İç Savaşı sırasında New England’da ayakta kalmaya çalışırlar. Babaları savaştayken yoksullukla mücadele eden kızlar, kişilik olarak birbirlerinden farklı olsalar da ortak amaçları dini öğütlerin yol göstericiliğinde iyi birer insan olmaktır. Roman, kadınların dönemin katı toplumsal cinsiyet normlarının kendilerine dayattığı geleneksel rolleri benimsemek yerine hayata dair seçimlerini bizzat yapabileceklerini göstermiştir.

LOUISA MAY ALCOTT (1832-1888): 1832 yılında ABD’nin Philadelphia şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğu, filozof ve pedagog olan babası ile Emerson ve Thoreau gibi düşünürlerin arasında geçti. Alcott başta aile bütçesine katkıda bulunma niyetiyle ısmarlama hikâyeler yazdı. Daha sonra kadınları güçlü bireyler olarak anlattığı eserler kaleme aldı. İç Savaş başladıktan sonra gönüllü hemşirelik yaptı; o dönemki mektuplarının Hospital Sketches (1863) adıyla basılması, Alcott’un tanınmasını sağladı. Küçük Kadınlar ’dan sonra aynı karakterlerin farklı dönemlerini anlatan Good Wives (1869), Little Men (1871) ve Jo’s Boys (1886) adlı kitaplar okurlarla buluştu. 20. yüzyılın sonlarında The Inheritence (1849) ve A Modern Mephistopheles (1877) gibi daha az bilinen eserleri gün yüzüne çıktı.