Şaman

Şaman
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
9,26TL
Vergiler Hariç: 9,26TL
- Stok Durumu: Stokta var
- Ürün Kodu:: 1872-9789750809170
- YAZAR ADI: 1872-975-08-0917-3
Şairliğinin yanında eleştirmenliğiyle de tanınan Mehmet Can Doğan, Şaman'da 1998-2002 yılları arasında çeşitli dergilerde yayımlanmış şiirlerini bir araya getiriyor - sözün kana karıştığı bir zamanın şiirlerini...
Kitap | |
Sayfa Sayısı | 105 |
Kitap Özellikleri | |
Basım Tarihi | 03.2015 |
Boyut | 16 x 16 cm |
Tadımlık | <p>MALÛLEN BEDEVÎ<br /> Bedenine derin bakan unuturmuş çoğu şeyi<br /> nerden hatırlıyorum bunu şimdi<br /> demek söz de karışıyor kana<br /> yoruluyor damarda öpmek için bir imgeyi<br /> Yola çıkma zamanı geldiğinde<br /> ama nereye olursa olsun<br /> aklında tecimenler ve bedevi<br /> hem de içinde büyüttüğü bedevi<br /> uzayan bir atın yelesiyle<br /> kesiyor gideceği yerleri<br /> Anlıyor uzak gideceği yerler<br /> anlıyor insan en çok kendine zâlim<br /> nasıl da iyiyim ah evet nasıl da bereketli<br /> karanlığı emen bir çift göz gibi<br /> Bir ömrü bu kadar karıştırma diyorum sana<br /> böyle masa başında tül ardında böyle<br /> kötülük çürütecek bedenini<br /> çölden ve denizden nasıl geçerse fırtına<br /> “Arzulu bir ömre mutlak görülen hüzün<br /> ve dünyanın nehirleri bütün<br /> denize doğru denize doğru”<br /> diye başlayan bir cümle<br /> çöle ne olur diyorum sonra denize ne olur<br /> ağrılı bir yer değiştirme ile<br /> olacakları biliyorum acımasızlıkları biliyorum<br /> bu uluma saatinde<br /> Her şey kardeşliğin inadına olur<br /> o inceliklerin inadına sesin şefkatine olur<br /> hatıraların en masum olanına<br /> nihayet suçun bağışlayanına olur<br /> Bedevi örtüsünü açar nihayet kumunu silker<br /> atını vurur<br /> hayata akan her köke her pişmanlığa<br /> bir açıklama yahut haklı bir mazeret bulur<br /> ikna edici bir iyilik bulur<br /> kandıran bir kuyu bulur<br /> bakar içine içine<br /> Ne önemi var<br /> umurumda bile değil kiminle çıktığım yola<br /> üstelik her ömür kendine dönüyor olduktan sonra<br /> ne önemi var ne önemi var<br /> Bedevinin içinden bir deniz geçer<br /> su alır öğütleyici gemileri<br /> yazık içindeki bedeviyi uyandırmışa<br /> yani akrebini ateşe salmışa<br /> kim dur diyebilir<br /> kim yol gösterebilir<br /> bilirse bedevi yolundan çıkmış bir söz bilir<br /> durur önüne sözün bedenine imrenir<br /> inat eder iman eder<br /> –en azından bunu dener–<br /> Ama ne önemi var ne önemi var<br /> her bedevi fırtınası kadar yaşar<br /> Kum durur su durur sır bekleyicileri durur<br /> “Bedeviye kumaş! Bedeviye kumaş!” diyen tecimenler durur<br /> kanı durur uzayan atın akrebin kuyruğu durur</p> <p> <br /> Tâbirciler<br /> Böyle bir rüya duymadık daha evvel.<br /> Karanlık... karanlık yerleri çok fazla.<br /> Bedenine bakan bedevi mi ve giyinik mi?<br /> Bozulmuş olmalı rüyanın sahihliği.<br /> Hem konuşan kim? Tecimenler görünüp yitiyor.<br /> Akrepten başlayabiliriz ilkin:<br /> “Dokunmayın şunca yıllık muhabbetimiz vardır.”<br /> diyen biri vardı, hatırlamasak da adını.<br /> Ama at öyle neden uzayıp gidiyor?...<br /> Karışık çok karışık, akıl kabul etse<br /> atın yelesine insanın bıçak diyesi geliyor.<br /> Kuyu ve kardeşlik Yusuf’u çağrıştırıyor bize.<br /> Lâkin geçemeyiz biz Yusuf’u tâbirde;<br /> denildiği gibi, “su alır bizim gemilerimizi” de.<br /> Bakmayın uzun cübbelerimize;<br /> tecimenlerden almıştık kumaşını.<br /> Vurulmuş bir ata rastladıklarını anlatmışlardı çölde,<br /> sormuşlardı uzun uzun: “Çölde bir at niçin vurulsun?” diye.<br /> “Bir işaret...” demişti,<br /> bizimle tökezleyip çöle düşen kardeşimiz şimdi.<br /> “Sahi ona rastladınız mı?” diye sormuştu kalbinden emin olanımız.<br /> “Ay yarılmış, belki horoz ötmüştü ve fırtına vardı o sıra.”<br /> Böyle bir rüya duymuş değiliz daha evvel...<br /> Karanlık karanlık yerleri çok fazla.<br /> Anlayamıyoruz “sözün kana karışmasını”,<br /> “Denize doğru” gitme inadını anlayamıyoruz<br /> fırtınalı bir akşamda...<br /> “Saat mi?” Ulumalı bir saat olmaz yanılıyorsunuz.<br /> Bakın biz, “karanlığı emen göz” olamayacağında da anlaşıyoruz.<br /> Ama karanlık karanlık yerleri çok fazla.<br /> Korkutuyor “ne önemi var” ısrarı ve bedevinin kararı...<br /> Develerinizi sıkı bağlayın, evlerinizden çıkmayın!<br /> Kadınlarınıza daha çok kumaş alın tecimenlerden.<br /> Ayartıcıdır beden hele çıplakken sakın sakın bakmayın!</p> <p> </p> <p> <br /> ADAMOTU<br /> Herkesin kalbinin söküldüğü bir an vardır<br /> yoksa—<br /> olmalıdır<br /> en azından kalbinin söküldüğünü hissettiği bir an<br /> anne çocuk sevgili hayata hep geriden bakan<br /> herkes “yıkılalım da hırsımız geçsin” kadardır<br /> Büyüyen büyür büyümeye inanmasa da büyür<br /> anne ölür çocuk ölür sevgili daima büyük ölür<br /> söküldüğü yer kadar kabartır toprağı<br /> biçilmiş ekinler gibi sapı kalır bir sarı kalır<br /> Kalırsa benim sarı saçlarım kalır<br /> sevgilim sarıyı sever ağıdına cici giysiler bulur<br /> bir boşluk açılmışsa eğer<br /> herkes bırakacak bir şey mutlaka bulur<br /> sonra kulak verir de bıraktığının düşüşüne hayıflanır<br /> Yenmek için değil de yenilmek için yeşeren<br /> otlar vardır acıya göçmüş kadınların gönlünde<br /> bazı ağıtların bazı adamları<br /> ve bazı adamların bazı kadınları vardır<br /> daha başka şeyler de vardır kalp söküldüğünde<br /> Kadının örneğin gümüş çerçeveli bir aynası vardır<br /> örnek teşkil etmesi istenmeyen gümüş çerçeveli suçları<br /> aylı bir gecede kadın ağıdını bitirdiğinde<br /> kapıları yalnız cezaya açılanların ülkesinden hızla geçer<br /> ama hızla geçilmelidir<br /> ceylanı vurulmuş olanların kalbinden de<br /> Herkes kendini gösterecek bir ip arar<br /> kulağını gösterecek tüylerini gösterecek<br /> kadın usanır kalbine şüphe yazılmasından<br /> karalanmasından kalbinin<br /> öfkesinden ve şehvetle kabarmış haklılığından usanır<br /> “Biz cezalandırmasını biliriz, ait değiliz cezaya!” diyenlerin<br /> Zorbadır akıl yetişemez suça<br /> yetişemez o uzun hayvana<br /> çığlığını yalnızca kalbi sökülmüşlerin duyduğu otlara<br /> önce yeraltına yeraltına uzamak vardır<br /> sonra siyah bir köpeğin boynuna<br /> korkulardan ilâç yapma sanatı verilmiştir çünkü insana<br /> Korunaklı değilim katran sürdüm üstüme biraz<br /> bir ayağında kara uçurtma sevgilimin öbüründe yalaz<br /> sanki sokaklara çıkmışım<br /> sanki yeraltından köklerim<br /> sanki saçlarım uzamış<br /> kadınım– ağır korkulara göçecek bende toprak kalmamış<br /> ‹pi kestim öyleyse köpeği öldürdüm artık yeter<br /> ben ağıdımı bitirdim sizinki uzun sürer</p> |