Serçe Parmak

Serçe Parmak
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
5,56TL
Vergiler Hariç: 5,56TL
- Stok Durumu: Stokta var
- Ürün Kodu:: 2906-9789750814167
- YAZAR ADI: 2906-978-975-08-1416-7
Ozanımız uluslararası bir çocuk kongresinde tasarlamış bu yapıtı. Büyük masanın kıyılarındaki 150 çocuk yazarını birdenbire 5, 6 yaşlarındaki çocukluklarıyla görmüştür. Daha sonra, onları kendi ülkelerinin coğrafyası, tarihi, başka özellikleri içinde düşleyerek 170’e yakın şiir yazmıştır. Yeryüzü Çocukları diye adlandırdığı bu yapıt, onun evrensel çocukluğunun tadını verir. Serçe Parmak bu yapıtın 5. (ve son) kitabıdır.
Ey Yeryüzü Çocuklarım işte bitti gezi
İşte bitti günlerdir gecelerdir süren yaşama
işte ayrılıyorum sizlerden
Kitap | |
Sayfa Sayısı | 52 |
Kitap Özellikleri | |
Basım Tarihi | 04.2008 |
Boyut | 13.5 x 19.5 cm |
Tadımlık | <p>Ay Sevgisi<br /> Vietnamlı çocuk<br /> Ay’ı çok severdi<br /> Neden mi, kim bilir?<br /> Belki<br /> Aydınlığı ayın<br /> Su gibi diye.<br /> Belki<br /> Çok yakın<br /> Diye.<br /> Belki<br /> Bütün evleri bütün ağaçları<br /> Birer birer dolaşıyor diye.<br /> Ay doğar doğmaz<br /> Vietnamlı çocuk<br /> Çıkardı kamış kulübesinden dışarı.<br /> Tırmanırdı biricik ağaçlarının<br /> Ta en yukardaki<br /> Dalına.<br /> Geceler aydın derdi<br /> Vietnamlı çocuk içinden<br /> Dönerdi yatağına ta yüreği parlak.<br /> Vietnamlı çocuk<br /> Saklardı anasından Ay’ı çok sevdiğini<br /> Neden mi, kim bilir.<br /> Belki<br /> Kıskanacak<br /> Diye.<br /> Vietnamlı çocuk<br /> Uyuyamazdı gün ağarana dek<br /> Ay’ın tam yuvarlak olduğu geceler.</p> <p>Kızılderili Çocuğun Sorduğu</p> <p>Niye bir bir vurur<br /> Davulun biri<br /> İkisi mi yok?<br /> Niye iki iki vurur<br /> Davulun biri<br /> Üçü mü yok?<br /> Niye üç üç vurur<br /> Davulun biri<br /> Dördü mü yok?<br /> Niye susar<br /> Davulun biri<br /> Karşı tepelerde<br /> Duman büyür büyümez?</p> <p> </p> <p>Kazakistan Gezisi<br /> Almatı ataların elmasıdır<br /> Söyler söylemez<br /> Bütün çocukların ağzı dolar kıpkırmızı.<br /> Kusal Gölü benzer bir aynaya<br /> Çatal boynuzlu geyikler bakarken<br /> Yansırken çavdar dolu ovalar.<br /> Koyunları koyunları koyunları geçer dağ eteklerinden<br /> Çobanlar develere binmiş<br /> Koyunların boyu öylesine büyük.<br /> Sonra sığır sürüleri<br /> Sonra inekler inekler inekler<br /> Yürüyen çiçekleri Kazakistan’ın.<br /> İşte yazıyorum, anneleri babaları bilsin<br /> Bir çocuk nereye gider yalnız kalınca<br /> Almatı’ya gider.</p> <p>Yaramazlık<br /> Burası Suriye’dir Ebukemal’den<br /> Fırat geçer<br /> Çocuklar yıkanırken Fırat’ta.<br /> Leylekler geçer<br /> Ebukemal bir eski yapı<br /> Çocuklarla yüzerken leyleklerin gölgesi Fırat’ta.<br /> Ebukemal hurmalarla upuzun<br /> Şekerin tadı geçer<br /> Çocuklar uyanır uyanmaz Fırat’ta.<br /> Ebukemal köpük köpük<br /> Anneleri babaları görmeden, Ay Dede geçer,<br /> Çocuklar birer acıkmış balık olur Fırat’ta.</p> <p>Üç Buzağı<br /> Başkent Ljubljana’dan çıkınız<br /> Dalınız çocuklar Slovenya’nın içlerine<br /> Adriyatik’in kuzey dalgaları bile duyulmasın.<br /> İşte bir mandıra pırıl pırıl<br /> Yemyeşil ovaların ortasında<br /> Kapısı ak, pencereleri apak.<br /> İşte çocuklar, birdenbire fırlar dışarı mandıradan<br /> Üç küçücük buzağı<br /> Üçü de birbirinden güzel.<br /> Biri sarı, biri mavi, biri kırmızı... Koşarlar<br /> Dört yana<br /> Dört bir yana ayaklı kuşlar gibi.<br /> Atlarlar birbirlerinin üzerinden<br /> Sanki birdirbir oynarlar<br /> Bizim gibi.<br /> Şaşar kalırsınız çocuklar, koşmuyorlar da<br /> Sanki akıyorlar üç buzağı otlardan<br /> Su gibi.<br /> Ama Ljubljana’nın uzun bacaları öter ötmez<br /> Öyle bir kaçarlar ki içeri<br /> Mavi sarı kırmızı karışır birbirine.</p> <p>Buryat Çocuklarıyla Ayı Yavrusu<br /> Dokuz kürk yürüdü dokuzu da boz<br /> Ulan Ude kentinden dağlara doğru.<br /> Bir küçük ayı yavrusu burnu yerde<br /> Düştü ardına dokuz kürkün.<br /> Yürüdüler yürüdüler<br /> Yarısı boz oldu göklerin gide gide.<br /> Ayı yavrusu ayrılamıyordu ki<br /> Kokusunu seviyordu dokuz kürkün.<br /> Dokuz kürk birdenbire sardı çevresini<br /> Kucakladılar ayı yavrusunu, okşadılar,<br /> Şaşakaldı ayı yavrusu<br /> Dokuz çocuk çıkmıştı içinden dokuz kürkün.</p> <p>Göl Çocuk<br /> Giderdi Malavili yaramaz<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Birdenbire uslanırdı.<br /> Yavaşça otururdu gülümseyerek<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Ne büyük diye şaşardı masmavi.<br /> Yel eserken<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Anlar gibi olurdu biraz.<br /> Daha da güçlendi mi, vurdu mu yel<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Bir masal taşardı sulardan.<br /> Hemen uzanırdı Malavili yaramaz<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Karanlığı beklerdi artık.<br /> Dalgalardan yemyeşil bir tavşan çıkardı<br /> Niyasa Gölü’nün kıyısına<br /> Geceleri.</p> <p>Nepal’in Ayı Anneleri<br /> Ayılar, biz Himalayalar’da uyurken<br /> Ayaklarımızı yalardı<br /> Sorardım anneme<br /> Derdi: Sus.<br /> Ayılar<br /> Ellerimizi yalardı<br /> Yavaşça sorardım anneme<br /> Derdi: Kımıldama, sus.<br /> Ayılar<br /> Yüzümüzü yalardı sımsıcak<br /> İçimden sorardım anneme<br /> Derdi: Bu ne kardeşlik, sus.<br /> 8848 çocuk boyundaki Everest Dede bakarken<br /> Ayılar<br /> Armutlarımı yalardı<br /> Ben daha sormadan derdi annem<br /> Ne acıkmışlar kim bilir, sus.</p> <p>İsveçlinin Saklambaç Oyunu<br /> Baltık kıyısında uyumak üzereyken İsveçli çocuk<br /> Duyardı<br /> Gözleri kapandığını Stockholm’daki en yaşlı ağacın.<br /> Değerken kirpikleri birbirine<br /> Duyardı<br /> Gözleri kapandığını İskandinavya ovalarının.<br /> Çizgi çizgi<br /> Değerken üst gözkapağı<br /> Alt gözkapağına<br /> Duyardı Botni Körfezi’ni.<br /> Uyurken duyardı İsveçli çocuk<br /> Saklambaç oynadığını<br /> Gözlerinin<br /> Denizlerle ovalarla ağaçlarla.</p> <p>Kartalseven<br /> Ta buralara çocuk<br /> Çuvaşların ülkesi derler<br /> Kar yağdı mı<br /> Duramaz evinde bir çocuk.<br /> Ta buraları güzeldir çocuk<br /> Kocaman yeller eserken<br /> Lapa lapa kar yağdı mı<br /> Fırlar damından dışarı bir çocuk.<br /> Ta buralara çocuk<br /> Başkent Çeboksarı derler<br /> Karakışın çılgın karı yağdı mı<br /> Koşar dağa, et götürür kartalına bir çocuk.<br /> Ormanlarda Öküz Arabası Yeden Çocuk</p> <p>Bu öküzler artık Kamerunumuzda<br /> Arabaları çekmezse<br /> Ne yaparlar.<br /> Uyurlar mı<br /> Su mu içerler<br /> Oturup bana mı bakarlar gözlerini kırpmadan.<br /> Dururlarsa kuşlar konar üzerlerine, sevinirler mi<br /> Kaşırlar mı boyunlarını kocaman ağaçlarda<br /> Azgın yeşilliklerde korkmadan gezerler mi yavaş yavaş.<br /> Bu öküzler biliyorum<br /> Arabalarımızı çekerlerken<br /> Benimle yürüdüklerine sevinirler.</p> |
Tekrar Baskı | 2. Baskı / 04.2012 |