Kategoriler
Alışveriş Sepetiniz

 Açılışa özel sepette  %33 indirim!

Kalfa - Toplu Şiirler 1965-2008

Kalfa - Toplu Şiirler 1965-2008
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
44,44TL
Vergiler Hariç: 44,44TL
  • Stok Durumu: Stokta var
  • Ürün Kodu:: 3224-9789750800115
  • YAZAR ADI: 3224-978-975-08-0011-7

"Kalfa - Toplu Şiirler 1965-2008"

Altmışlı yılların başından bu yana kırk küsur yıllık şiir yolculuğunda, hemen her yere hemen her insana uğramış, geceyle yorulmuş günle doğrulmuş şiirler... Her mevsimden her coğrafyadan beslenmiş Berfe’nin şiiri.
Kısaca tarif edersek: Dünyalı, kronik...

şimdiye dek yayımlanan tüm şiirlerini biraraya getirirken adını Kalfa koydu...
Hep ironik.

Kitap
Sayfa Sayısı878
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi09.1999
Boyut13.5 x 21 cm
Tadımlık<p>BİR GECE KONUŞMASINDAN</p> <p>Şiirim hüznümün içinde yaşar<br /> Bilmem sesi tutar mı seni<br /> Çünkü bir gemi bir bilinmeyendir<br /> Direklerini uzatmış göğe<br /> Bulutları toplar<br /> Yanmış ışıkları karanlıktan<br /> Güneş evine çekildikçe<br /> Geçici ve kırmızı evine<br /> Yüzüm gülmüyor sararmaktan</p> <p>Hüznümün içinde soluklanır şiirim<br /> Oldukça yorgun bir yanı eksik<br /> Bilmem sesi tutar mı seni<br /> Saplanmış bir kumsala ki<br /> Yakmış denizini çoktaan</p> <p>Şiirimin içinden geçer hüznüm<br /> Ayakları yok elleri var uzunca elleri<br /> Sanımca titrek biraz öne büyümüş<br /> Bilmem sesi tutar mı seni</p> <p>Soyut, Kasım 1965</p> <p>GÜNE DO/RU</p> <p>Ay alkol kokulu yatağıma giriyordu<br /> Kıskanç bir kelebekti yüzü kaçtı elimden<br /> Yaşlı bir memur olan güneş geldi<br /> Gece bir kertenkele oldu kaçtı elimden</p> <p>Şehri bekleyen bulut beni bekleyen gelin<br /> Kuşan yumuşak beline geceyi günü unut<br /> Yarın yine gel otur derin sedirine<br /> Islatsın dağ başını beyaz göz yaşın</p> <p>Ben gidiyorum yıldızları unutma<br /> Otobüsler geçiyor şehir bağırıyor<br /> Sar sen onu geniş işlemeli duvağınla<br /> Şimdi bana güneşin harmanında rastlanır</p> <p>Soyut, Aralık 1965<br /> DUYGUSAL BİR GÜZ AKIMI</p> <p>Şehri iplerinden çözen ağır kanatlı hayvanlar<br /> Fayton sürücüleri<br /> Çatanası bir dalgaya kıstırılmış geceden<br /> Şehre iniyor<br /> Uykusuz saatlerin soğuk sesinden</p> <p>Uzansa elim<br /> Şehrin buğulu giysisi<br /> Uzun ve derin sarhoşluk<br /> Bir falcı kadından edinilmiş gözlerimi sektiren<br /> Çığlıklarıyla gövdeme sarılan o büyülü yollar<br /> Sarhoşluk</p> <p>Kim hatırlar şimdi uğursuz iskelede dolaştığımı<br /> Çivit renkli ikindileri<br /> Rıhtımda soluksuz koştuğumu<br /> Bir kalkar bir konardı<br /> Tuna’nın Macar gemileri<br /> Üstüme vurulan kilitler<br /> Kara gökler örerdi bana<br /> Kim hatırlar bunları şimdi</p> <p>Çünkü yaşadığım değil<br /> Sızlandığım bir gün<br /> Boğazımda düğümlenen ıssızlık<br /> Büyüyen ıssızlık<br /> Ama yine de duygusal bir güz akımıdır<br /> Şehirle aramdaki</p> <p>Şiir Sanatı, Aralık 1965</p> <p>EKSİK</p> <p>İşte orda camda<br /> Yüzünde hüznün resmi<br /> Tüyleri yok sıkıntıdan<br /> Uzak uzaklara benim gibi</p> <p>Orda işte telin üstünde<br /> Gözleri buğday bir serçe<br /> Ürküyor sesten seslerden<br /> Yüzünde hüznün resmi</p> <p>Şiir Sanatı, Aralık 1965<br /> YANGINLAR ÖLÜLERE BENZER</p> <p>O bitmeyen yangınların tutturduğu ses<br /> Döne döne çıkıyor kayalardan<br /> Bir ölünün çığlığı gibi deşiyor<br /> Yastığının altından lavantalar çıkan<br /> Beyaz güneşiyle sevişen<br /> Uzun esmer ve dar ölünün<br /> Dikenli çığlığı gibi<br /> Yorgun yüzleri geniş elleri</p> <p>Bilmeli ki yangınlar ölülere benzer<br /> Sincaplar kaçışır orman yangınlarında<br /> Dolar alevlerin gölgesiyle sular<br /> Toprak olur gerili gözlere dönen evler</p> <p>Şiir Sanatı, Ocak 1966</p> <p>UZAKTA</p> <p>Uzaktayım bir başıma sakallı<br /> Gözyaşımın sana uzayan kıyısında<br /> Önümde beyaz insan dizileri sürüngenler<br /> İçiyorum akşamı akşam bitmeden<br /> Tabiatın gömleğime değen boz ağıtında</p> <p>Yalnız bir söğüdün altında yalnız<br /> Nicedir köpüksüz suları dinliyorum<br /> Evlerin dağlara bakan sessiz yanlarını<br /> Ve sık yeşilini üstüme geren koruyu<br /> Ötede gece hışırdıyor otele dönüyorum</p> <p>Sanki küçük bir adada toplanıyor günlerim<br /> Gürültüler yükseliyor geçip ağaçlarından<br /> Şehrin çok ağızlı küstah mahmuzu<br /> Ayırır beni senden ayırır senden<br /> Senden ah güz tavırlı kumral sevgilim</p> <p>Soyut, Ocak 1966<br /> RAHİBE</p> <p>Gün küçülmüş bir güneşle döner<br /> Benim yeni sevgim de döner<br /> Kısık sesli rahibeler gibi<br /> Uçuk rengiyle dolaşır<br /> İçime eski perdeler iner</p> <p>O zaman bavulumu alır giderim<br /> Bu şehirde geçen hayatımı doldururum içine<br /> Terliklerimi tahta masamı bütün sevdiklerimi<br /> Bir de o uzun yasımı koyarım<br /> Hiçbirini incitmeden kararlı ellerimle</p> <p>Sokaklarda koşanlara bakarım<br /> Yağmura çocuklara ihtiyarlara<br /> Bir ölüyü bir güvercine değişenlere<br /> Sallantılı gözlerimle bakarım<br /> Bavulumu alır giderim bir ara</p> <p>Yüzün beni görmekten gerilmez<br /> Gün ışığı görmeyen bir avlu değildir<br /> Çünkü yüzündür seni gizleyen<br /> İki üzgün gözle bezenmiş<br /> Durmadan bir aşkı seyirir</p> <p>Ama istersen kırlara çıkabiliriz seninle<br /> Patika esirgemez kendini bizden genişler<br /> Geçer çimenlerin dilindeki pelteklik<br /> Tabiatın gür sesli yalvacı susar<br /> Başlar pırnallarda bir dayanıksız panik</p> <p>Sen basma bir yeldirme giyersin<br /> Ben partal postallarımı<br /> Polkalar çalan postallarımı<br /> Çatlamış yere bakan postallarımı</p> <p>Yağmurça gibi koşarsın sen<br /> Özürsüz ince ayaklarınla<br /> Bulutlar yelelerini önümüze serer<br /> Ağladığın yıllar geride kalır<br /> Gizlenir yalgınlar yaftaları yırtılır</p> <p>Karşımıza ne çıkarsa üleştiririm<br /> Bir rahibe sessizliğiyle girenleri uykuma<br /> Seninle girenleri sensiz girenleri<br /> Beni örten alıkoyan hayatımı<br /> Kanımı sıcak tutacak ölümümü<br /> Ne çıkarsa unutmam üleştiririm</p> <p>Çünkü sen görünmeyen bir yağmurça gibi koşarsın<br /> Ben biraz sonra ölecek bir yatalak gibi<br /> Yaşlı nalbantlardan kalmış yüreğimle<br /> Sesimin ucunda öbeklenmiş hüznümle<br /> Çıkarır veririm sana acılarımı mirasımı<br /> Çünkü şehrin gürültülü ağzını<br /> Akşamla esneyen ağzını bilirim<br /> Bulanık bir sabahı sayıklar o<br /> Göğün titiz bir hareketle göğerttiği<br /> Alıngan yavukluların bulunduğu<br /> Sıkıntı veren dar bir evdir<br /> Bu dar evi çok iyi bilirim</p> <p>Bildiğim için bavulumu alır giderim<br /> Yüzünü alır giderim<br /> Beni korkutan şimşeklerin aydınlattığı<br /> Sesini bile alır giderim</p> <p>Soyut, Mart 1966<br /> KUŞ A/ACI</p> <p>Kovmayın beni odalar kovmayın<br /> Beni yoksul bir çocuk sayın<br /> Çünkü sizsiniz hüznümün otağı<br /> Gecenin yankısıdır bu saatler<br /> Gün bitiyor bir sokağın ucunda<br /> Gelmiş acım yarasalar uçmuş<br /> Eksilmiş her şey uzun bir yolda<br /> Bükük ince boyunları durur bulutların</p> <p>Beyaz bir mermer genişler genişler<br /> Giden güneşle sevişir kuş ağacı<br /> Dudakları yapraktı şimdi dal gövde olmuş<br /> Susar göğün kucağında emekler<br /> Dalgın yapraklarıyla kendini unutmuş</p> <p>Bense her zaman eriyen mumyayım<br /> Kovmayın beni odalar kovmayın<br /> Ki canlanayım sevincimi görmüş sesinden<br /> O ayak basılmamış parklar örerdi bana<br /> Yeni bir yeryüzüne çıkardım çiçeklerinden</p> <p>Soyut, Nisan 1966</p>
Tekrar Baskı4. Baskı / 04.2018
Yorum Yap
Not: HTML'e dönüştürülmez!
Kötü İyi
Bu site, +360® - Gelişmiş E-ticaret Paketleri ile hazırlanmıştır.