Warning: SessionHandler::read(): open(/var/cpanel/php/sessions/ea-php73/sess_vc5cj32gkbfmesvaai3if5lfv1, O_RDWR) failed: No such file or directory (2) in /home/gurupmarket/domains/gurupmarket.com/public_html/system/library/session/native.php on line 17
Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler - Seçme Şiirler - Ece Ayhan - 3094-9789750815010
Kategoriler
Alışveriş Sepetiniz

 Açılışa özel sepette  %33 indirim!

Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler - Seçme Şiirler - Ece Ayhan

Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler - Seçme Şiirler - Ece Ayhan
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
80,00TL
Vergiler Hariç: 80,00TL
  • Stok Durumu: Stokta var
  • Ürün Kodu:: 3094-9789750815010
  • YAZAR ADI: 3094-978-975-08-1501-0

“Şiirimiz karadır abiler”
“Şiirimiz her işi yapar abiler”
“Şiirimiz gül kurutur abiler”
“Şiirimiz erkek emzirir abiler”
“Şiirimiz mor külhanidir abiler”
“Şiirimiz kentten içeridir abiler”

Kitap
Sayfa Sayısı128
Kitap Özellikleri
Basım Tarihi11.2008
Boyut13.5 x 19.5 cm
Tadımlık<div style="text-align: left;"> <p>BEL KANTO<br /> Gül gibi çocukları<br /> gelmemiş sabahtan okula<br /> bütün o külüstür karıları<br /> çamaşır sermemiş bahçelere<br /> ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda<br /> üç recep salılarda bir ikinci meşrutiyet<br /> böğürtlen lekeli bir güvercin<br /> uçururlarken görürseniz<br /> galata’dan<br /> leğen denizlere doğru.<br /> 1956</p> <p>BEYAZ RUS KADIN<br /> Üç masa ötede bafra içen bir tanrı<br /> bacak bacak üstüne atmış<br /> penceresinde bir şehir şehirde bir sokak<br /> Sokakta bir beyaz rus kadın<br /> iskemleler arkasından koşar<br /> beyaz rus kadın kaçar<br /> Bir tiren şimdiler<br /> bankadaki işini bitirmiş pantolonunu giymekte<br /> sen bir devsin ne diye bu evde oturursun<br /> ne diyeee<br /> bozdurup bozdurup kullanırsın<br /> Ne diye elişinden bir tanrıyı<br /> Sigara içen parmaklarıyla<br /> seninki hâlâ penceresinde<br /> beyaz rus kadın kaçar.<br /> 1955<br /> SENTEZ<br /> Şu taşbasması<br /> İşkence Usülleri kitabı<br /> Nerede basma iş<br /> Babil’de<br /> Babil’de bir çocuk demek<br /> Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş<br /> Ama biz bu değiliz ki<br /> Daha ilk sayfalarda<br /> Karşımıza çıkıveriyor<br /> Başkasının gözleri<br /> Başkasının ağızları dudakları<br /> Babil’de basılmış<br /> Birer birer açılan<br /> Hayatımıza.<br /> 1954<br /> ANAHTARLAR<br /> Çünkü kapıları<br /> Götürüyorlar (öyle yanlış ki)<br /> Cam kırıkları üzerinde<br /> Üzerinde mi üzerinde üzerinde<br /> Gülüyor ve<br /> Gülen artık çingene değildir<br /> Değil mi değil değil<br /> Bilmem şu uzakta odaların<br /> Pancurlarını açmışlar<br /> Açmışlar mı açmışlar açmışlar<br /> Denize karşı<br /> (deniz yoktur ya)<br /> İçerdekiler içerlerde<br /> Dışardakiler dışarlarda kalmışlar<br /> Kalmışlar mı kalmışlar kalmışlar<br /> Anahtarları çalan bir çingenedir<br /> Bir çingene mi bir çingene bir çingene.<br /> 1954<br /> İSKAMBİL<br /> Senin yıldızın<br /> toprağın altında kalmış<br /> yirmi yaşında basamakları<br /> alfabe gibi sayıyorsun<br /> Senin geride bıraktığın<br /> ölünmüş bir hayat<br /> kuzey ormanlarında<br /> vebalı bir kadın gömdük<br /> (hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!)<br /> Senin niçin dua ettiğini<br /> unuttuğun gibi sonradan<br /> bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor<br /> üçlü bir iskambil oyununda mesele<br /> ama şimdi<br /> adam öldü.<br /> 1954<br /> KURTULAMAYAN<br /> Sen kader ağacı değilsin — nedeni bu<br /> Tutkularına bırak kendini<br /> Bir soluk var yaşıyor uzak uzak<br /> Bu daha ölmemişsin demektir<br /> Önce bitir bu şarkıyı<br /> Bir bardak doldur mavi<br /> — hiçbiri açmıyor mu seni-<br /> Ve git bu gelmediğin yere<br /> Kurtulamayan — nedeni bu.<br /> 1954<br /> ÜÇ GENCİN KALBİ<br /> Bir gemici tanırım<br /> Kalbini bir limanda bırakmış<br /> Ya kaybolursa?<br /> Ağlar çocukluğundaki gibi<br /> Kalbini almaya gidecek hâlâ<br /> Bir oğlan tanırım<br /> Derin yeşil gözlü<br /> Gönlü güney denizlerinin dibi<br /> Kalbi ise yerinde<br /> Birine vermeye gidecek<br /> Bir gemi arar durur<br /> Bulutlardan.<br /> Bir şair tanırım<br /> Onunki içler acısı<br /> Kalbini asla vermemiş<br /> Çalmışlar<br /> Kalbi eski bir efsanede saklı.<br /> 1954, Şubat</p> <p>ISLAK<br /> Sokaklar ıslak ıslak<br /> Ağır basar rüzgâr<br /> Duvar boyunca ilanlardan<br /> Renkler şehre dağılmış<br /> Kapılar kapalı kapılar<br /> Pancurlar pencerelere<br /> Bulutlar düşer denize<br /> Gölgeler ıslak ıslak<br /> Boş meydanlarda soğuk<br /> Üşümek üşümek<br /> Bakmayınız genç adama<br /> Gözleri var<br /> Elleri var<br /> Avuç içleri ıslak ıslak.<br /> 1954, Şubat<br /> BEL KANTO: İKİNCİ MEŞRUTİYET<br /> Memelerinde gürül gürül bir güneş saklıyormuş kahrolursun<br /> gelip zincifre rengi kapılarında karanlığı delik deşik etti<br /> rakısız ahâlileriyle ahâlimizden meşrutiyetlerle bir Katır Cemile<br /> Ve neler neden sonra da bir Kanlı Nigâr<br /> tuğrası kazınmış eski türkçe denizlerle sökün etti<br /> ve salı günü gelmemiş çocukları okula<br /> bütün o tapon karıları çamaşır sermemiş bahçelere<br /> ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda bir İkinci Meşrutiyet.</p> <p>BEL KANTO<br /> boş sarnıçlarında İstanbul’un bile<br /> kahrolursun<br /> kantogillerden<br /> bel kanto bir<br /> gelip<br /> zincifre rengi masal kapılarında<br /> cemile’nin karanlığı<br /> delik deşik etti<br /> ve neler neden sonra<br /> deve derisi ahâlileriyle<br /> ahâlimizden<br /> meşrutiyetlerle<br /> peki<br /> katır cemile bir<br /> ve salı günü<br /> sabahtan<br /> gelmemiş<br /> gül gibi çocukları okula<br /> bütün o külüstür karıları<br /> çamaşır sermemiş bahçelere<br /> ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda<br /> bir güvercin uçuruyor bak ikinci meşrutiyet bir<br /> eski türkçe denizlerle sökün etti.<br /> 22 Temmuz 57</p> <p>GALATA KANTOSU<br /> Üner Birkan’a<br /> benim hiç Çin’de bir ablam olmadı<br /> hiç çiçekçi dükkânım İvan Milinski<br /> üç Galata gecesi Ceneviz kerhânesinde<br /> boyalı kunduralarıma büyük erkekliğime baktı kaldı<br /> dişleri kâmilen altın dövülmüş bir kadının yüzü<br /> peki bu Güzel Avratotu da kim yahu?<br /> oldum olası ayakta bira içiyor<br /> galiba yine yüz kişi ütülemiş kayıkta kızcağızı<br /> biliyorsun işte bira içerken vergi vermek gücüme gidiyor<br /> arkadaş<br /> hem ne demeye o Güllü Agop ukalâsı otobüs paramı çekecekmiş<br /> eve gitmek istemiyorum pazarlık ederiz hamamda yatarız<br /> ulan git şimdi milli gelirden söz açma bana defol bas git yıkıl<br /> Mübeccel Mübeccel ben ben olayım da seni hiç anlamayım ha<br /> n’olur uzat bacaklarını Galata’dan denizlere uzat uzat da<br /> zırlamadan anlat onikisi de deli olan kardeşlerini Mübeccel<br /> anlat kimlerin yüreğinde Kız Kulesi gibi grev çivileri var<br /> kimler boş sarnıçlara iğilmiş ha bağırır ha bağırır<br /> sen kahırlanma bana gözlerim Çin’de benim çiçek bahçelerine<br /> kaçmış<br /> benim hiç Çin’de bir ablam olmamış hiç çiçekçi dükkânım<br /> olmamış<br /> geceleri Galata’da gülerken bacaklarımız uzamış alıştık artık<br /> ölüme<br /> diyeceğim şu İvan Milinski: ölüm için ayırdık geceleri gülerken<br /> Galata’da.<br /> 27 Temmuz 57</p> <p>GÜL GİBİ KANTO<br /> Halûk Bengisu’ya<br /> dipsiz kuyularda analarının kahrı<br /> azalmış Galata’da iki deli çocuk<br /> bacakları uzamış rıhtımda<br /> enlemlerin boylamların denizleri geçişi<br /> iki deli çocuğun uyuduğu saatlere rasladığı için<br /> onları hiç görmicekler işte.</p> </div>
Tekrar Baskı16. Baskı / 07.2023
Yorum Yap
Not: HTML'e dönüştürülmez!
Kötü İyi
Bu site, +360® - Gelişmiş E-ticaret Paketleri ile hazırlanmıştır.