Bir Şehrin Boynundayız

Bir Şehrin Boynundayız
Ücretsiz Kargo
100 TL Üzeri Ücretsiz Kargo
Müşteri Hizmetleri
085X XXX XX XX
Geri İade İmkanı
14 Günde Geri İade
12,96TL
Vergiler Hariç: 12,96TL
- Stok Durumu: Stokta var
- Ürün Kodu:: 3906-9789750819049
- YAZAR ADI: 3906-978-975-08-1904-9
“annem havalanıp doğduğu topraktan
çan seslerinin ardı sıra sürüklendi ege’ye
ben alpler’in eteklerinde
göle bakan bir manolya ağacı olarak kaldım
babam öldü babam öldü demedi kimse benden başka
annemdi tek babamı yitiren
biliyorum o gece gömüldü babam / annemin yüzüne
ayın pencereden döküldüğü masamda
durur fotoğrafı annemin
eli çenesinde yurdundan uzak gözleri uçurum
bir bakışı alır düşlerimi götürür çocukluğuma
istanbul anne kucağına dönüşür birdenbire.”
Bir Şehrin Boynundayız...
Ahmet Özer’den yeni şiirler
Kitap | |
Sayfa Sayısı | 120 |
Kitap Özellikleri | |
Basım Tarihi | 01.2011 |
Boyut | 16 x 16 cm |
Tadımlık | <p>aşkın<br /> ve<br /> ayrılığın<br /> sesiyle<br /> ağustos herhangi bir gününde<br /> tren buğulu / gar kalabalık / sevgili umarsız<br /> incecik parmakların kuşattığı eldir<br /> güneşle ayrılığın arasında boy veren.<br /> ben çocuktum anne<br /> fotoğraflarım siyah beyaz saçlarım yağmurlu<br /> zaman giriyor sevincin ve hüznün arasına<br /> yüzümdeki yalnızlık bulutu şekil değiştiriyor<br /> bir yabancı daha ekleniyor kentin damarına.<br /> biliyorum geceyi bitirmek<br /> büyük ve umutsuz bir düellodan başka nedir<br /> karanlık yapışkan / hasret dörtnala / kuşatma geçitsiz<br /> masalın en güzel sayfasında köprüler paramparça.<br /> şimdi uzakta bir şehirde<br /> toprağın esmerliğinde saydam gökyüzü<br /> çınarlardan yaz rüzgârı akıyor kuşların şarkısıyla<br /> ışıltılı yapraklarıyla söğütler<br /> gölgesi raylara dökülen turaçlar<br /> ve yemyeşil suyuyla bakırçay<br /> en süzgün akışını aktarıyor bir bozlağa.<br /> ben çocuktum anne<br /> şimdi sevgini daha da katlayarak mendilime<br /> teninden esinti götürüyorum düşümdeki kentlere<br /> aynalarda başkasının yüzüdür yüzümle çakışan<br /> yıldızlarla konuşan sesimdir yitirmediğim<br /> sesimdir gecenin sonsuz derinliğine<br /> aşkın ve ayrılığın çığlığı olup serilen.</p> <p>bakışı<br /> aşktı<br /> ne çok güzeldin<br /> yüzünden gün boyu ırmaklar dökülürdü<br /> haberin tam saatinde / akşamın indiği vakitte<br /> düşlerimiz havalanırken rüzgârın uğultusunda<br /> ışıltılı ipeğin telleri dokunurdu sesinde<br /> dilinden türkçenin en güzel iklimi yansırdı<br /> sözcükler soluk alırdı aynanın derinliğinde<br /> binlerce görüntünün önünde<br /> bakışın çınlardı seven bir yüreğin ömrüne.<br /> çok güzeldin<br /> bir masal aşkını nasıl büyütürdün bilemem<br /> bildiğim / güzel bir sesin bir akşamüstü<br /> yağmur yağarken / okuduğum kitap anıların ellerinde<br /> kapım açık / kuşların göç vaktinde<br /> dilini günlerime serip bir orman yaratarak<br /> sevgiden sözler bırakmaktı toprağa<br /> ‘seviyorum seni’ nakışıyla örülmüş.<br /> ne güzeldin<br /> bir yaşamın ortasındayken günlerimiz<br /> isterdim sözlerin samanyoluna karışırken<br /> denizin eteklerinden yıldızlara savrulmayı<br /> uçuversen kapalı kutudan / uzandığım uçuruma<br /> sözcüklere süt veren şiire dönüşürdün<br /> koysam şarkıların en yalnız akşamına adını<br /> dilime tuttuğun ışıkta gökyüzü olurdun<br /> karın en güzel yağışını anlatırken dünya<br /> dizelerim kanardı birdenbire<br /> tarihin mermerinin en ince damarında.</p> <p>yarım kalan güncemiz<br /> şiir ırmağın sonsuzluğa akışıdır<br /> ey şair uzat avuçlarını<br /> tut suyun o ürperten sesini<br /> dolsun damarlarına deprem uğultusu.<br /> aşk yüreğin gençlik dağına tırmanışıdır<br /> ey âşık gözlerini çiçeğin rengine ayarla<br /> bütün atlarını koş bindiğin arabaya<br /> bir ovadasın unutma / rüzgâr şahdamarında.<br /> suyu geçtim gökyüzü ardım sıra durur<br /> savruldu nice yangınlardan kalan küllerimiz<br /> tanığı olduğumuz dünya serpildi bizimle<br /> çocuk yüzüdür ömrümüz zamanın aynasında.<br /> dallar tutuştu tomurcuklar yaprağa sefer eyledi<br /> toprak tohumla öpüştü nisan güneşinin altında<br /> baharı böylesine sevmezdik isyanımıza benzemese<br /> gülün güle dokunuşudur sınanan hayatımız.<br /> toz bulutudur anılar ağır başakları havalandıran<br /> hangi şehirlerde kaldı yüzleşen yüzümüz<br /> biliyorum uzun menzile akan her yürüyüşte<br /> yıldızlar kayar / nergislerin boynu bükük / geceler uzundur.<br /> yağmurlar yağıyor çocukluğuma şimşekli gökyüzünden<br /> üşüyen dünyanın ortasında sığınıyoruz anılara<br /> gün doğurmasaydı kendini şafağın buğulu sesinden<br /> güncemiz yarım kalırdı / lambamız yanık / düşlerimiz yaralı.<br /> kar yağıyor sevgilim dünyanın bütün denizlerine<br /> ne güzeldir bir şarkıyı söylemek / içinde cehennemler taşıyan<br /> bunca güzel olmazdı birlikteliğimiz ayrılıkla kesişmeseydi<br /> bir fotoğraf duruyor yaşımızın ufkunda / zamanı durduran.</p> <p>bir yerinde dünyanın<br /> köln’de insanlığa ayna olan panoda<br /> arko datta’nın fotoğraflarına bakıyorum<br /> acıyı almış okyanusun kalbinden<br /> insanın savrulduğu istasyona bırakmış<br /> trenlerle aksın diye dünyaya.<br /> gökyüzüdür üzerine çöken / bir kadın soluk soluğa<br /> yüzü kumlara gömülü / avuçları göğün derinliğine<br /> saçlarında tuzu denizin<br /> güneş dökülüyor boynuna / çığlığın kızgın alevine<br /> acının çanları devreye giriyor birdenbire<br /> donuveriyor ömür bir karede.<br /> denizin yatağıdır kırılan<br /> dalganın yıldızlara savrulması / sesin uğultusu<br /> ey hayat yaşadıklarımız buraya kadar<br /> rengi soluyor ömrümüzün<br /> bir sahnede ışıkları kararıyor dünyanın<br /> sesim<br /> çok uzakta.</p> |